Archive for Kasım 2008

bana.yalan.soylediler

27 Kasım 2008 Perşembe § 0


merhaba cagan irmak ve merhaba semiramis pekkan



"bir aleme indim yalnız
yerde toprak, gökte yıldız
bir yan susuz bir yan deniz

iki el, bir baş verdiler
bir çift göz ağlar dediler
dört bir yanda benim gibiler

doğru söz içinmiş diller
işte kalbin sev dediler

bana yalan söylediler
bana yalan söylediler
kaderden bahsetmediler

varsın böyle geçsin ömrüm
neşeyle dolsun bari her günüm

hani benim sevdiklerim
hani gönül verdiklerim
hasret gider ben giderim"


ps. bir ara uzun yazı gelecekmis

insan_neyle_yasar

17 Kasım 2008 Pazartesi § 0


Bugün 11. Uluslararası İstanbul Bienali'nin kavramsal çerçevesi küratörleri WHW  (What, How & for Whom) tarafından açıklandı.

kavramsal çerçevenin detayı için,


bu adres yeterli olacaktır.

benim bu akşam üstü dikkatimi çeken iki şey ise,




birincisi 4 kadının duruşu, tavırları, normal basın açıklamalarından çok farklı bir şekilde yaptıkları performans etkileyiciydi, balkan kadınlarının mizacı vardı kendilerinde.

ikincisi ise, 

kavramsal çerçeve metninden şu parça,

" "Ortodoks sol bir konumla çağdaş sanat arasındaki çatışmanın çağdaş sanatın anlaşılmasında belirleyici bir rol oynadığı"4 İstanbul ve Türkiye'de, küresel neoliberalizm ve yerel etnik temelli ulusalcılığın çifte açmazından bir çıkış aramak kendini adamaya değecek tek uğraş gibi görünüyor."

4 Süreyyya Evren, ‘Art + Politics. From the Collection of the City of Vienna/Sanat + Siyaset. Viyana Şehir Koleksiyonundan’ içinde, editör Hedwig Saxenhuber, Viyana Şehri Kültürel Çalışmalar Bölümü için, 2008. (Museum on Demand: SpringerWienNew York), 170-183.

Ortodoks sol ve çağdaş sanat arasındaki çatışma çok eğlenceli olacağa benziyor,
bu tanım uzun süredir kafamda takılmış duran birşeyleri biraz yuvarladı.

Brecht'i selamlayarak herkese iyi bienaller diliyorum.




fil_kurbaga

16 Kasım 2008 Pazar § 2

sözlükten öğrendiğim kadarıyla, belçika'da eğitim görürken yaptığı bir kayıtmış kendisinin, zamanına göre sözler vs. gerçekten saykedelik bir çalışma, bu şarkıyla tanıştırdığı için miray caner a saygı duymamak imkansız, sözleri de şu şekilde,

"çok zamanlar önce kara orman icinde 
yalniz basina tek bir erkek fil yasardi 
bir gün dolasirken nehrin kenarinda 
kendi gibi yalniz kurbagaya rastladi 
gözleri birlesti kalpleri birlesti sevgiyle 
elele verdiler yanyana geldiler sevgiyle 
bütün kuslar sustu akan irmaklar durdu 
iki kalp ile carpti bütün orman bir anda 
nehrin kenarina uzandilar yanyana 
rüzgar fisildarken dallarda yapraklarda 
hayaller kurdular her sevisen mutlu bir cift gibi 
uyuya kaldilar rüyaya daldilar onlar gibi 
birden sicradi fil uykudan uyandi 
bos yere yaninda kurbagayi aradi 
kabus zannettigi korkunc rüya dogruydu 
sevgilisi yaninda cansiz yatiyordu 
bir fil ancak kendi cinsinden bir fili severdi 
koskoca aski vücudu gibi cok agir geldi... "

hangisi levent/hangisi dubai?_

§ 0





gittikçe ayırt etmek zorlaşıyor imajları, neresinden bakacağına, neyi göreceğine şaşırıyor insan.

bir pazarlama tekniği olarak kullanıyor, kuleleşme imajları,

murat belge geçenlerde bir röportajında şöyle diyordu,

"ben, daha beter bir durum olmasından korkuyorum. estetik ufuklarında, dubai modeli var. dubai'yi gördüğüm için ödüm kopuyor. bunlar şehri güzelleştirmeye kalkarlarsa ne yaparlar bilemiyorum. aman güzelleştirmesinler de öyle dursun..."*

bu yaz yaptığım çoğu yolculukta aklıma takılanlar vardı, biraz daldan dala olsa da, kırsal her yeri gördükçe"neden mimarlık yaparız" sorusu aklıma takılıyor. aslında tehlikeli bir soru özünde, varoluşla kavga etmek nerelere vardırır soru işareti, ama bazen doğa durduğunda da güzel, zamanı gelecek o yazının da, şimdilik kayseri'de bu fotoğraf yeterli sanırım.


gittim.gezdim.gordum

§ 0


önce atina'ya gittim,  yine sokaklarındaki işlere hayran kaldım.

sonra ordan kıbrıs'a uctum, egedeki adalar bugune kadar gordugum en guzel doga parcalariydi.



inerken hava cok sıcaktı, ondan biraz zor indi sanırım ucak.


hava alanlarını sevdiğime karar verdim, uzun bir post yazacagim yakin zamanda  onların hakkında.


ve nicosia sokakları, ikiye bolunmus bir sehir, hicbirimiz anlayamayacagi kadar hem de.

ps. bu kadar romantik seyler yazmazdim, yolculuklarda bir huzun hakim oluyor sanirim.

aldatmak

1 Kasım 2008 Cumartesi § 0

sadece düşünmek, yapacak olmanin hayalini kurmak, onun yakin zamnada gerçekleşeceğini gösterir. falan filan.

neyse yarim saat once hiç güzel değildi.

bu bir pipo değildir.

misal

§ 0

bugun laptopumun anakartı yandı. uzun hikaye. onu geçmek lazim.

sansür olayıyla ilgili birşeyler yazasım var, burası garip bir ülke neyi yasaklayacagını neyi yasaklamayacagini bilmeyen, sizofrenik bir toplumun var oldugu biryer.

bu yanlis kararlar o kadar kucuk yerlerde veriliyorki, bu insanların çocukları herşeyi yasaklar oluyorlar.

"blog" artık kitlesel iletişimin bir numaralı medyasıdır, bence bir anlamda dilden sonra en aktif gelenidir, bilinçli tercihle okunan bir kaynaktır.

sıkılıyorum.mütemadiyen.