Archive for Nisan 2009
çerveçeveye battım, kurtaran yok
30 Nisan 2009 Perşembe § 1
cevaplar
Öncelikli olarak Batuhan Yıldız'a cevaplar,
1- Etimolojik olarak oldum olası bilirsin sana çok güvenirim, geçen karşılaştığımızda söylediğim gibi, biraz yüzeysel ve üstünkörü bir ilişki kurma biçimi oldu “otorite” bağlantısı biraz daha derinleştirmek lazım.
2- Yazının ana fikrine katılmana gerçekten sevindim.
3- Zorlama kısmında haklısın, ama bildiğin gibi erken cumhuriyet dönemi araştırmam biraz yavaş gitmekte, tarih kitapları dışındaki yayınlara ulaşamadım. Dediğin gibi Demokrat Parti zamanından bahsediyoruz, ordaki durumu başka bir tarihsellik üzerinden değerlendirmek lazım, biraz zorlama olmuş haklısın.
4- “Neden Kayserili de Ermeni Mimar Sinan değil” kısmı, bunun üzerine biraz düşünüp, internet bazlı bir kaç araştırma yaptım ve daha komik şeylerle karşılaştım.
Vakti zamanında Mimar Sinan'ın mezarı açılıp kafatası ölçülmek istenmiş? Bu artık nasıl bir toplum biçimidir? Ne kadar çıldırmış olmalıyız ben kestiremiyorum. Bunun üzerine güzel bir Auster hikayesi yazılabilir, çünkü kafatasının şu an kayıp olduğu söyleniyor.
Linkleri burada,
http://www.arkitera.com/h15901-mimar-sinanin-kafatasi.html
http://www.hafif.org/yazi/mimar-sinan-in-kafatasi
Bunlarla beraber,
Cevap ve sonrasında Merve'nin verdiği cevaba gelirsek,
"nedenir bilinmez ama soyleme geregi duydum bir an..
yasadigi zamanlarda gidip sorsaydik mimar sinan'a: ne turkum ne ermeniyim ne de osmanliyim derdi.. cok cok yuksek ihtimal ile kayserili olarak tanimlardi kendisini.. nedeni de, tam olarak asla karsiligini veremeyen, milliyetcilik olarak turkceye cevrilmis ancak bu konuda buyuk yanlislar yapilmis nationalism teriminin henuz insa edilmemis olmasidir. onemli bir kisim tarihci bu terimin duygusal insani ya da refleksler ile ilgili oldugunu sert bir sekilde reddeder. tamamen insan yapimi bir enstitu oldugunu kabul eder..enstitu kelimesi pek hos gitmedi farkindayim ama ne diyecegimi bilemedim! ancak bu terimin yapilanmasi fransiz ihtilalinden biraz oncelere ama yayilmasi sonrasina denk duser. yani mevzu bahis mimarimiz muhtemelen bu konu hakkinda bir fikre sahip degildi! nerden nereye geldik! dedigim gibi bir tek bu noktada mudahale edesim geldi. bir de cok begendim iki yazinin da dusundurduklerini!"nationalism inşaası burda herşeyi açıklıyor,
ilginiz için ikinize de teşekkürler
kritik yazısı
25 Nisan 2009 Cumartesi § 0
biraz toparlama
19 Nisan 2009 Pazar § 1
Özgün(!?!) türk mimarisi
15 Nisan 2009 Çarşamba § 1
“Koca Sinan Süleymaniyeyi ve Edirnedeki Sultan Selim camisini ortaya koymakla bütün dünyaya Türk stilini ve Türk yapıcılık başarısını göstermiştir.
O çağa kadar Ayasofya gibi büyük bir binanın eşinin yapılamayacağına Türkler bile inanmamaktaydılar. Yeryüzünde Ayasofyadan çok daha büyük yapılar vardı...”
İlkokula Temel Bilgiler “Mimar Sinan”, Mayıs 1951, Sayı 119
Özgün olan birşeyden bahsetmenin zorluğu kaçınılmaz bir gerçek gibi karşımızda durmakta. Özgün olanın neden özgün olduğu, onu nelerin özgünleştirdiği gibi sorularla karşılaşmaktayız.
Özgün kelimesi ingilizcede “authentic” kelimesi ile karşılık bulmakta. “authentic” kelimesinin etimolojik geçmişine baktığımızda authoritative kelimesi ile karşılaşırız, yani otoriter, buyurucu, amirane. Bunun önemli bir kök olduğunu düşünüyorum. Çünkü eski yunan dilindeki authentikosa dayanan bu kelimenin anlamı, hakiki olan, orjinal kelimelerine dayanıyor. Burdan şöyle bir çıkarım yapmamız mümkün olabilir mi? Otorite ve hakikat ilişkisini böyle kurabilir miyiz?
Devlet-gerçeklik-millet arasındaki gerilim burda ortaya çıkmaya başlıyor. Batının etkisiyle kendi meşruluğunu ilan etme sevdası, o büyük ağaçta tek bir daldan daha öteye gitme isteği bu gerilimde ortaya çıkıyor. Zaten ortadaki ağaçta da pek bir dal yok ama, başka bir ileri gitme olamayacağı saplantısı bugün içi kurumuş ağacı beslemeye çalışıyor. Bir yandan ise ulus devlet inşaası ile biriken kimlik saplantısı tam olarak bu özgünlük meselesi ile karşılık buluyor. Batının yıllardır sandıklarında biriktirip artık sokağa atmaya hazır olduğu eşyalarını, bir telaşla biriktirmeye çalışıyoruz, hem de onların atabileceğini aklımızdan bile geçirmiyoruz.
Erken cumhuriyet dönemi ve sonrasında tutunulan durumun bunda etkisi söz konusu. Ulusal bir söylem oluşturma sevdası, şarkiyatçı batıya aynı yöntemde verilmeye çalışılan bir cevap niteliğinde olmakta. Farklı perspektifler oluşturamama, kültürün özgün olamayacağını bunun bir bütün olarak düşünülmesi gerekliliğini ortaya koyamama özgün türk mimarisi inancımızı desteklemekte.
Peki gelenekte olan bazı değerleri batı modernizmi kanalıyla keşfediyorsak böyle fikirlerden hareketle böyle birşey yaratmak için bunun kaynaklarını geleneğimizde aramak zorunda mıyız?1 Gelenek bu toplumun daima galeyana geldiği bir olgu.
Bu geleneği kuvvetlendirmek için gösterdiğimiz refkleslerden biri Mimar Sinan örneğinde görülmekte, hem de en küçük bireyden başlayarak 1951 yılında bir ilkokula destek dergisinde tekrar edilmekte “...bütün dünyaya Türk stilini ve Türk yapıcılık başarısını...”
Aslında genel geçer bir uslübün olmadığını kabul ederek işe başlamak lazım, en azından bu perspektiften konuya bakmak ve gelenekselleşmeye yüz tutacak arayıştan çok, üslup saplantısı olmayıp her söylemin bir üslup olduğunu idrak etmiş bir dünya tahayyül edip – ki böyle değil mi zaten?- olaya öyle bakmamız mümkün.
Özgün bir türk mimarisinden bahsetmek isteyen kesim, türklerin orta asyadan geldiğini, aslında “öz”lerinde yerleşmenin bir yeri olmadığını, yapı üzerine pek sözleri olmadığını daha iyi bilirler herhalde. İşin şakası bir yana, bu zihniyet iyice geçmişe dönüp orada daima tutanacak birşeyler aramayı doğurur ama karşı koyulması gereken yöntem yeni dallar inşa etmek değil, varolanların hepsini birden görüp bu durumun çözülmesini sağlamak olabilir.
Özgünlükle hesaplaşmak, kendi geçmişizle bir bağlantı kurmamızdan değil, farklı perspektiflerden kendimize bakmaktan geçebilir. Kendimize ait bir mimarlık oluşturamadık veryansını bugün gayet anlamsızdır.
1BOZDOĞAN, Sibel
ya tutarsa
6 Nisan 2009 Pazartesi § 3
http://www.melihgokcek.com.tr/yapamadiklarim.asp
Followers
Categories
- 19 ocak
- 2008
- adalet
- ankara
- annie hall
- arkadaşlar
- arkitera
- barış manço
- bayram
- belediye
- bienal
- bitirme
- blogyuvası
- boş zaman
- burs
- cevaplar
- cinayet
- çerçeve
- çözülme
- dağ
- darbe
- deniz
- derrida
- difüzyon
- dijital
- diploma
- dubai
- durum
- easa
- edebiyat
- eğitim
- ekol
- ekoloji
- eskiler
- etnisite
- everybody's gonna be happy
- eylem
- eylem eylemsizlik şiddet dokun
- faşizm
- fetih
- fiziksel çevre
- fotoğraf
- freelance
- gayrimenkul
- geçmiş
- green grass
- güncel sanat
- haber
- hamile
- hello my love
- herman hesse
- hrant dink
- ıssız adam
- ilgi alanı
- ilk yazı
- insiyatif
- istanbul
- iş
- izmir
- jöle
- kayıtdışı
- kent
- kentlesme
- kill
- kisisel
- kişisel
- kişisel yönetim
- koleksiyoner
- konut
- köy
- kritik
- kutsal
- le corbusier
- love
- manifesto
- mektup
- meşruiyet
- mimar
- mimar sinan
- mimarlık
- mimarlık eğitimi
- modernizm
- morrissey
- moskova
- mountanization
- müzik
- my spirit of adventure is you
- nosyopsis
- nurse
- oyun
- öteki
- özgün
- özgürlük
- pekin
- personal
- plak
- politika
- proje
- rapor
- röportaj
- salgın
- sanat
- sanat grupları
- seçim
- sehir
- selanik
- sevgi
- seyahat
- sinema
- siyaset
- şiir
- tasarım
- tebrik
- temsil
- temsiliyet
- tepe
- toplum
- töre
- travel
- türk
- türkiye
- üretim
- venedik bienali
- what is love
- whw
- woody allen
- yanılsama
- yeni
- yolculuk
- zamanmekan