seyahat{raversee}.[ trauma, traum ]

22 Temmuz 2010 Perşembe § 0


"Seyahat etmek kişinin ayaklanmaya, kargaşaya katılmasıdır, sonuç olarak, kemiklerine kadar işleyen, herşeyi yağmaya açan, baş döndüren ve hiç bir beklentiyi el değmeden bırakmayan bir huzursuzluğa kapılmasıdır. Her ayaklanmadan sonra kişinin yeniden doğması ve bilinçli bir hale gelmesi gerekir. Bundan daha korkutucu ama bir o kadar da arzu uyandıran bir şey yoktur."

Derrida, İstanbul Mektubu

Gitmeye başlayınca duramıyorsun, oradan oraya gitmek sürekli hareket halinde olmak iyi geliyor insana. Başka hikayelere karışmak, kendi hikayesine yeni aktörler katmak istiyor. Seyahati* hiç bitirmek istemiyor, o aradaki zaman başlangıç ile varış arasındaki gerilim kendini koruyor.

seyahatGülS xiv ~ Ar siyāḥat سياحة [#syḥ msd.] gezi < Ar sāḥa ساح dolaştı, serbestçe gezdi (= Ar sāḥat ساحة [#swḥ] serbest alan ) saha

Bu gerilimli alan öyle bulanıklaşıyor, öyle bir akış anına geliyor ki, zamanı kaybediyorsun. Zaman önemsizleştiği an gerçeklik yanılsamasını başlıyor. O yanılsama seni ayaklandıran, tanımlayamadığım kargaşada kaybolmanı sağlayan oluyor.

Ruhi Bey* gibi oluyorsun, önce yürüyor musun, yürümeyi mi düşünüyorsun bilmiyorsun. Ya da düşünmen daha sonra mı koyuluyor yola?

Bir hafta, on gün, yirmi gün, bir yıl..

Korkutucu son yaklaştıkça, yeni bir tanesi için umutlanıyorsun, içindeki arzu gitgide büyüyor.

Karıştığın hikayeleri hatırlıyorsun, anlamadığın diller, alışık olmadığın yüzler. Kendi kendine tahlil yapmaya çalışırken, ezberlerini bozuyorsun ki seyahat sende zaten bir Gregor Samsa efekti yapıyor, her sabah uyandığında, kendini başka bir şekilde buluyorsun.

O tüm efemeral anlarda elinden geldiğince tohumlar atıyorsun, korkunç son yaklaştığında tek umudun o tohumların yavaş yavaş toprağın üzerine çıkmasını beklemek oluyor. Bekliyorsun, ektiklerine uzaktasın, yeniden görmek istiyorsun, bulunduğun yerden örmeye devam ediyorsun.

Ben biraz gezdim, bunlar aklımda kalanlar, tohumdan saçılanlar, aklım dağınık gibi dursada, durulttu beni.

Seyahate devam etmek gerek,

travel (v.) Look up travel at Dictionary.com
late 14c., "to journey," from travailen (1300) "to make a journey," originally "to toil, labor" (see travail). The semantic development may have been via the notion of "go on a difficult journey," but it may also reflect the difficulty of going anywhere in the Middle Ages. Replaced O.E. faran. Travels "accounts of journeys" is recorded from 1590s. Traveled "experienced in travel" is from early 15c. Traveling salesman is attested from 1885.

kimse kolay olduğunu söylememişti.

fotoğraf, adıyaman-urfa yolu kadife kaplı minibüs
ses, urfa-harran yolu


What's this?

You are currently reading seyahat{raversee}.[ trauma, traum ] at nosyopsis.

meta